Toprağın Sesi Değişiyor
Türkiye gibi yarı kurak iklime sahip ülkelerde, iklim değişiminin en çarpıcı etkisi tarım alanlarında hissediliyor. Özellikle buğday gibi temel tahıllar, iklimsel dalgalanmalara karşı oldukça hassas. Kuraklık artık sadece yağmurun azlığı değil; bir geçim kaynağının, bir kültürün ve bir yaşam biçiminin riske girmesi anlamına geliyor.
Son yıllarda Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde kuraklık alarm veriyor. 2021’de Konya Ovası’nda çiftçiler, buğday tarlalarını hasat etmeden bırakmak zorunda kaldı. 2023 yılı TÜİK verilerine göre, kuraklıktan dolayı bazı bölgelerde buğday verimi yüzde 40’a kadar düştü.
Buğday ve arpa gibi ürünler az suyla yetişebilse de, özellikle çimlenme, başaklanma ve tane doldurma dönemlerinde yeterli toprak nemi olmazsa ciddi verim kayıpları yaşanıyor. Kurak geçen kış → zayıf çıkış → düşük verim → yüksek ithalat döngüsüyle karşı karşıyayız.
Aksaraylı bir çiftçi şöyle diyor: “Eskiden toprağa ektiğimiz buğday, kış boyu karla doyardı. Baharda fışkırırdı. Şimdi kar yok, baharda da yağmur geç geliyor. Ne yapsak olmuyor.”
İklim krizine karşı en büyük avantajlarımızdan biri, atalık tohumlara dayalı tarım bilgisini yeniden hatırlamak. Bu noktada öne çıkan türlerden biri, Anadolu’nun en eski buğdayı olan siyez.
Siyez buğdayı (Triticum monococcum), yaklaşık 10 bin yıl önce Mezopotamya’dan başlayarak Anadolu’ya yayılan, tarım tarihinin ilk evcilleştirilmiş buğday türlerinden biridir. Tek taneli yapısıyla bilinir ve genetik olarak modern buğdaylardan çok daha sade ve sağlam bir yapıya sahiptir.
Uzun yıllar sadece “köylü işi” olarak görülen siyez, son 10–15 yılda yeniden keşfedildi. Kastamonu’nun İhsangazi ilçesi bu alanda önemli bir merkez hâline geldi. Bugün yerel üreticiler siyezi sadece tarlalarında değil, ekmekten makarnaya, galetadan kurabiyeye kadar birçok üründe yeniden yaşatıyor.
Siyez, yalnızca geçmişin bir mirası değil; kuraklığa ve iklim dengesizliğine karşı tarımın geleceğinde dirençli üretimin anahtarı. Bu yüzden onu yaşatmak, sadece nostaljik bir tercih değil — stratejik bir tarım politikası.
2025 Nisan ayında Türkiye’nin 36 ilinde yaşanan zirai don, meyve üretimini de etkiledi. Kayısı, şeftali, üzüm, erik gibi ürünler zarar gördü. Hasat zamanı gelmeden gelen don, yalnızca rekolteyi değil, fiyatları ve ihracat planlarını da etkiledi.
Niğdeli bir üreticinin sözleri durumu özetliyor: “Kışın ortasında 20 derece, baharın başında don. Böyle iklimle nasıl baş edeceğiz?”
İklim değişikliğine karşı tarım politikalarının yeniden düşünülmesi şart. Çiftçilere yönelik erken uyarı sistemleri, kuraklığa dayanıklı tohumlar, damla sulama gibi teknikler teşvik edilmeli. Yerel türler desteklenmeli, bilinçlendirme eğitimleri artırılmalı.
Kuraklık, don, düzensiz yağış… Bunlar artık tarımda istisna değil, yeni normaller. Bu koşullara dayanıklı sistemler kurmak hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyacak en gerçekçi yol.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.